Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mucizeler Sineması

    Sinema Bir Mucizedir, Tunç Başaran, Memduh Ün, 2005    Film tam olarak bir toplumsal dönüşüm sürecinin bir prototipi olarak karşımıza çıkıyor.      İkinci dünya savaşı sonrasında değişen dünya ve değişen Türkiye içinde bir sinemanın, sinemacının, sinema tutkunu bir çocuğun süreçlerini doğal ve etkileyici bir dille izliyoruz. Herkesin sinemaya gittiği, mahalledeki en gencinden en yaşlısına kadar herkesin sinemaya gittiği bir, sinemasal örnekler verebildikleri, batı sineması başta olmak üzere tema, karakter ve kostümlerin iç içe geçerek bu mütevazi halkın hayatlarına yerleşmiş olması o kadar güzel ki. Ama değişen dünya dengeleri ve dönüşen siyasi yapı gereği insanların sinemadan kopuşu da gecikmeden hayata geçecektir.      Karizmatik bir karakter olarak Kadir İnanır bu filmde özel bir yere sahip. Hem sinemayı hem de aşkı temsil ediyor. Aslında bu film sinemanın düşsel söylemlerine bir methiye gibi. Ölüyü gerçekte diriltemese de bunu perdede yapacak güce sahip. Ve belki

Nuri Bilge Ceylan Röportajı

http://avrupasinemasi.blogspot.com 'dan alınmıştır. Nuri Bilge Ceylan'ın BFI Southbank'ta Geoff Andrew'le yaptığı söyleşinin çevirisini sunuyoruz. Seyircilerle birlikte gerçekleştirilen oturumda, önce Andrew yönetmenin filmlerinden parçalar gösteriyor, ardından da yönetmene filmleriyle ilgili sorular yöneltiyor. Sohbetin son kısmında da seyircilerin de katılımıyla soru-cevap bölümüne geçiliyor. [ Kasaba  filminden bazı sahneler gösterildikten sonra] Geoff Andrew:  Filmi izlemeyenler, filmdeki yaşlıca beyefendinin Nuri’nin babası ve yaşlıca hanımefendinin de Nuri’nin annesi olduğunu, ayrıca karakterlerden birinin de onun kuzeni olduğunu bilmiyor olabilirler. O sahnede başka bir akraban oynadı mı? Nuri Bilge Ceylan:  Hayır. [seyirci gülüyor] GA:  Sanırım, Nuri’nin film çekmeye karşı nasıl bir yaklaşıma sahip olduğunu bir nebze anlamışızdır. Bu film, Türkiye’deki küçük bir kasabada büyümeyi anlatıyor. Senin hayatınla ne kadar benzerlik

GERİYE GİDEN AYAKLAR

   İZ, TAYFUR AYDIN,2011, TÜRKİYE     31.İstanbul Film Festivali'nden Onat Kutlar Jüri Özel Ödülü ve En İyi Müzik Ödülü alan film İstanbul sahnelerinde tam bir klasik hikaye olarak ilerlerken Doğuya gidildikçe biraz da coğrafyanın etkisiyle süzülüp güzelleşmeye başlıyor. Hatta ilk başta yine izlemekte zorlanacağım bir film dedim ama filmin sonunda sarsıldım.          Oyunculuk açısından tam bir talihsizlik olduğunu da eklemeliyim. Hatta Serdar Orçin bile kendini iyi ifade edememiş bu filmde. Belki de bu yüzden filmin ikinci yarısında karaktere değil de öyküye odaklandığında film daha çok güzelleşmeye başlıyor.     Aslında tabi bu Türkiye sinemasında gerçeklik olgusunun yeniden düşünülmesi gerektiğini de sorgulatıyor. Belli klişeler neden aşılamıyor, toplumsal değişim mi gerekiyor önce yoksa sinemanın mı önce kendini değiştirmesi gerekiyor. Türkiye gerçekçiliğinde Yılmaz Güney'den sonra ciddi bir durgunluğa girildiği çok açık ama 2000'li yıllardan itibaren bu bay

ÇARŞIDAN ALDIM BİR TANE

    NAR, ÜMİT ÜNAL,2011, TÜRKİYE    Ümit Ünal'ı Anlat İstanbul'la tanıdım ve daha sonra Gölgesizler'i izledim. Gölgesizler benim için tam bir hayal kırıklığı olsa da Nar filmi bu açığı büyük oranda kapattı benim için.    Filmde adalet arayışını bireysel eylemlerle yürüten bir kadının yıllar öncesinde kalmış bir olayı düzeltmek istemesinin hikayesini anlatıyor. Hayal, rüya, gerçek arasında gidiş gelişler yaparak kurgusunu tamamlayan filmde az karakterle mesaj verilebiliyor.     Gerilim dolu bir başlangıç yapan filmin bir korku filmi olduğunu bile düşündüm en başta hatta ama giderek bir düzene girmeye ve hikayesini anlatmaya başladı.     Tabi bir de üzerinde durmak istediğim nokta. Filmde lezbiyen bir çiftin anlatılıyor olması. Öylesine doğal karşılanıyor ki bu ilişki öykünün gerisinde kalıyor. Bu da filmdeki güzel noktalardan biriydi.    Erdem AKAKÇE ve İdil FIRAT'ı uzun aradan sonra tekrar izlemek de ayrı bir keyif olarak kaldı.     Yönetmenin İzlediğ