Ana içeriğe atla

ALPLER (ALPS), ÖLÜNÜN KURGUSAL CANLANDIRMASI - Ali Rıza Duru


Alpler, Yorgos Lanthimos, 2011



     Yönetmenin dünya sineması içinde yerini alması uzun sürmedi. Kuşkusuz bunda Köpek Dişi'nin etkisi çok büyük. Alpler, Köpek Dişi kadar çarpıcı olmasa da kendi başına bakıldığında farklı senaryosuyla dikkat çekiyor.
     
     İnsanın ölümle ilgili ne bildiği veya ölüm kavramının insan üzerinde ne yarattığıyla ilgili çok konuşulmuştur. Herkesin bu konuda elbette fikirleri vardır. Ölümün bilinmezliği herkes üzerinde bilinen bir ürküntü yaratır. Kaybedilen yakınlarla ilgili ne yapılacağı bilinmez. Her şey karmaşıktır. Bu noktada belki Alpler filminin bir önerisi var diyebilirim. Ölümün insan üzerindeki etkisini azaltmak için bir nevi yeniden canlandırma yöntemiyle ölen kişi belirli bir formda hayat  buluyor. Yas tutan kişi, yasını daha sağlıklı yaşıyor, çözülmemiş çatışmalarını çözmeye uğraşıyor. 

     Yakınını kaybeden kişi eğer bu durumla baş edemiyorsa psikolojik yardım almayı talep edebilir veya yakınlarıyla konuşabilir, hava değişikliği isteyebilir ama aslında en çok da ölen kişiyi yeniden görmeyi ister. Eğer o gelirse yardım alacak bir problem kalmayacağı için hiçbirini yapmaya gerek de kalmaz. Yönetmen tam olarak bu çıkış noktasından hareketle ölenleri yeniden canlandırma metodunu adeta öneriyor. Ölen kişinin kıyafetleri, gözlüğü, parfümü, ilişkileri, odası, cinsel talepleri, sözleri vb hepsi haftanın belli zamanlarında yeniden canlandırılarak yas sürecinin atlatılması sağlanıyor. 

      Köpek Dişi'yle kendini kabul ettiren yönetmenin bu filmi de bir o kadar konuşulabilir bir film. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUVARA KARŞI, FATİH AKIN, 2005

EMEK EREZ Duvara Karşı: Kimlik, Göç ve Kadın Giriş                         Fatih Akın’ın ustalık dönemi eseri olarak tanımlanan 2004 yapımı “Duvara Karşı” filmi Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailelerin çocuklarının yaşadıkları kimlik bunalımını yansıtan bir filmdir. Yapım, daha önceki dönemlerde yapılan göçmen filmlerinin aksine “marjinal” olarak adlandırabileceğimiz karakterler üzerinden göçmen kimliğinin melezleşmesine ve yaşanan gerilimli çelişkiye işaret ediyor. Film,  Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailenin psikolojik sorunları olan kızı Sibel’in hem ailesiyle yaşadığı kuşak çatışmasından kurtulmak hem de kendi bireysel özgürlüğüne kavuşmak amacıyla, rehabilitasyon merkezinde karşılaştığı Cahit’le yaptığı kurgusal bir evlilikle başlıyor. Eşinin ölümünden sonra yaşamayı bırakmış, bütün kimliklerini ‘reddeden’ Cahit ile Sibel’in evlilik oyunu ...

Birkaç Psikodrama Filmi

http://www.e-hayalet.net/  sitesinden alıntılanmıştır. 1. Mavi Kadife Kategori:  Psikodrama Jeffrey Beaumont (Kyle MacLachlan) babasının neredeyse ölümcül bir felç geçirmesinden sonra kolejden evine döner. Hastaneden evine doğru yol aldığı sırada boş bir arazide içinde kesik bir kulak bulunan kâğıt bir çanta bulur. 10.0 ( 1 ) 2. Tiksinti Kategori:  Psikodrama Bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliğin çoğu zaman erkek düşmanlığı ve cinsiyetsizlik noktasına vardığı Carole'da ciddi iletişim sorunları mevcuttur. 10.0 ( 1 ) 3. İhtiras Tramvayı Kategori:  Psikodrama Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan film, Brando dışındaki üç oyuncuya Oscar kazandırmış, 7 dalda da bu ödüle aday olmuştu. 10.0 ( 1 ) 4. Taksi Şoförü Kategori:  Psikodrama Taksi şöförü olarak çalışmakta olan Travis yaşadığı sıkın...

YAZGI, ZEKİ DEMİRKUBUZ, 2001

EMEK EREZ Yazgı: Nihilizm ve Musa  : Yazgı, nihilizm ve de Musa, başlığımızdan da anlaşılacağı üzere yazının konusunu  ZekiDemirkubuz ’un  Yazgı  filmi ve filmin baş karakteri  Musa  (Serdar Orçin) ile ilgilidir. Genel olarak bir film eleştirisi olmasının ötesinde bu yazıda,  Musa  karakteri onun tüm ahlâk normlarını yıkan, seyircide nefretle karışık bir sempati uyandıran karakteri üzerinde bir çözümleme yapmak amaçlanmaktadır.  Musa  neyi temsil etmektedir? modern bireyin toplumsal kuralları gözetmeden var olması mümkün müdür?. Beklenmedik tavır ve davranışlar toplumca nasıl algılanır? Bu sorular çerçevesinde hiçlik duygusu, bu duyguyu hisseden bireyin toplumsallık içinde varoluş çabası yazının asıl meselesini oluşturmaktadır. Nihilizm sözcüğü kökenine bakıldığında acıyı, çatışmayı ve antagonizmayı kabul edememe halini anlatır. Acısız bir yaşam arayışı, dünyayı olduğu gibi kabul etmemekle aynı kapıya çıkar çünkü acı, ...