Ana içeriğe atla

ŞAFAKLA DÖNENLER: UMUTSUZ BİR GECENİN YORGUN SOKAK LAMBALARI - Ali Rıza Duru




Ali Rıza Duru


Murat Eroğlu'nun ilk uzun metraj çalışması olan Şafakla Dönenler filmi uzun süren çalışmaların ardından bugün ilk defa izleyici karşısına çıktı. 33.İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen filmin yönetmeni ilk gösterim dolayısıyla oldukça heyecanlıydı. 

Film ek çekimlere ihtiyaç duyulması sebebiyle bu seneye kalmış olan gösterim programını bir kenara bırakacak olursam, Ataşehir gibi İstanbul'un en zengin ilçelerinden birindeki sebze halinde çalışan bir baba (Erdal) ve oğul (Merdan) hikayesi anlatıyor. El arabasıyla taşıdıkları sebze ve meyveleri halin kenarındaki duvar dibinde gizlice satmaya çalışan bu ikili el arabalarını çaldırınca tam bir umutsuzluk ve çaresizlik duygusuna bürünürler. Filmin  de anlatı öznesi tam olarak bu odak üzerinde duruyor. Kışın soğukluğu, köpeklerin havlaması, dükkan sahiplerinin sıcak çaylarını yudumlarken ağır ve yorucu yeni bir geceye daha başlayacak olmanın yıpranmışlığı içinde umutsuz sohbetler etmektedirler. Sokağa dağılan sebze kasaları, sebze ve meyveler, ağır ve yorgun şekilde sebze haline giren ve çıkan yorgun kamyonlar, kamyonların üzerinde çatlamış elleriyle çalışan çocuk-genç ve yaşlı işçiler, vergi verenleri korurken vergi veremeyecek halde olan insanların hayatlarına bir karabasan gibi çöken zabıtalar, bütün bu tablonun hemen kenarında duran ama bu resme ait olmayan gökdelenler, yıllardır bu yorgun, kirli ve ağır fotoğrafı aydınlatmaktan tükenmiş sokak lambaları.... Anlatacak çok şey var bu konuda. Ağır yaşamın içinde baba ve oğul bütün o diğer işçilerle birlikte ekmek parası kazanmaya çalışırken onları gören ve duyan bir tek kişi vardır, o da bu kameragözdür. 

Filmin teknik bazı problemleri olsa da sebze hali gibi çok kontrolsüz bir ortamda tek mekanda bir geceden sabaha yani çok sınırlı bir zaman dilimini anlatmaya girişmek biraz cesaret isteyen işler. Son yıllarda kameranın tekrar sokağı görmesi ve sokağın kendisini anlatması açısından da filmi değerli buluyorum. 

Not: iki gündür izlediğim her iki film de (Silsile ve Şafakla Dönenler) filmsel zaman olarak bir akşamdan sabaha kadar olan zamanda geçiyor. Daha önce böyle ilginç iki deneyim üst üste gelmemişti. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUVARA KARŞI, FATİH AKIN, 2005

EMEK EREZ Duvara Karşı: Kimlik, Göç ve Kadın Giriş                         Fatih Akın’ın ustalık dönemi eseri olarak tanımlanan 2004 yapımı “Duvara Karşı” filmi Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailelerin çocuklarının yaşadıkları kimlik bunalımını yansıtan bir filmdir. Yapım, daha önceki dönemlerde yapılan göçmen filmlerinin aksine “marjinal” olarak adlandırabileceğimiz karakterler üzerinden göçmen kimliğinin melezleşmesine ve yaşanan gerilimli çelişkiye işaret ediyor. Film,  Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailenin psikolojik sorunları olan kızı Sibel’in hem ailesiyle yaşadığı kuşak çatışmasından kurtulmak hem de kendi bireysel özgürlüğüne kavuşmak amacıyla, rehabilitasyon merkezinde karşılaştığı Cahit’le yaptığı kurgusal bir evlilikle başlıyor. Eşinin ölümünden sonra yaşamayı bırakmış, bütün kimliklerini ‘reddeden’ Cahit ile Sibel’in evlilik oyunu ...

Birkaç Psikodrama Filmi

http://www.e-hayalet.net/  sitesinden alıntılanmıştır. 1. Mavi Kadife Kategori:  Psikodrama Jeffrey Beaumont (Kyle MacLachlan) babasının neredeyse ölümcül bir felç geçirmesinden sonra kolejden evine döner. Hastaneden evine doğru yol aldığı sırada boş bir arazide içinde kesik bir kulak bulunan kâğıt bir çanta bulur. 10.0 ( 1 ) 2. Tiksinti Kategori:  Psikodrama Bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliğin çoğu zaman erkek düşmanlığı ve cinsiyetsizlik noktasına vardığı Carole'da ciddi iletişim sorunları mevcuttur. 10.0 ( 1 ) 3. İhtiras Tramvayı Kategori:  Psikodrama Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan film, Brando dışındaki üç oyuncuya Oscar kazandırmış, 7 dalda da bu ödüle aday olmuştu. 10.0 ( 1 ) 4. Taksi Şoförü Kategori:  Psikodrama Taksi şöförü olarak çalışmakta olan Travis yaşadığı sıkın...

YAZGI, ZEKİ DEMİRKUBUZ, 2001

EMEK EREZ Yazgı: Nihilizm ve Musa  : Yazgı, nihilizm ve de Musa, başlığımızdan da anlaşılacağı üzere yazının konusunu  ZekiDemirkubuz ’un  Yazgı  filmi ve filmin baş karakteri  Musa  (Serdar Orçin) ile ilgilidir. Genel olarak bir film eleştirisi olmasının ötesinde bu yazıda,  Musa  karakteri onun tüm ahlâk normlarını yıkan, seyircide nefretle karışık bir sempati uyandıran karakteri üzerinde bir çözümleme yapmak amaçlanmaktadır.  Musa  neyi temsil etmektedir? modern bireyin toplumsal kuralları gözetmeden var olması mümkün müdür?. Beklenmedik tavır ve davranışlar toplumca nasıl algılanır? Bu sorular çerçevesinde hiçlik duygusu, bu duyguyu hisseden bireyin toplumsallık içinde varoluş çabası yazının asıl meselesini oluşturmaktadır. Nihilizm sözcüğü kökenine bakıldığında acıyı, çatışmayı ve antagonizmayı kabul edememe halini anlatır. Acısız bir yaşam arayışı, dünyayı olduğu gibi kabul etmemekle aynı kapıya çıkar çünkü acı, ...