Ana içeriğe atla

KAR BEYAZ - SELİM GÜNEŞ 2010

Ali Rıza Duru


TAŞRANIN BİTİMSİZ BEKLEYİŞİ


     Minimal etkilerle toplumsal gerçekçi yaklaşımı birleştirmeye çalışan Kar Beyaz filmi taşra hayatının sessiz bekleyişine ortak ediyor seyirciyi. Filmin başından sonuna her şey mutlak bir sessizlik ve bekleyiş içindedir ve neyin beklendiği kimi zaman belli değildir. Gelen geçen arabalara ayran satmaya çalışan Hasan yolcu bekler, dağ başındaki kahvehanedeki adam mektup bekler, sakallı ve yaşlı amca müşteri bekler, Hasan'ın hapisteki babası özgürlük bekler, Hasan'ın annesi çocuklarına ve eşine kavuşacağı zamanı bekler, Hasan'ın iki küçük kardeşi Hasan'ın eve dönmesini ve getireceği yiyecekleri bekler, köye atanan mühendis köye ulaşmayı bekler,  ağaçların yaprakları kışın bitmesini ve çiçek açacağı mevsimi, kurtlar ormanda kaybolacak sahipsiz bir çocuğu, kuşlar sesine yankı verecek başka kuşları bekler. Dedim ya her şey müzmin bir bekleyişin soğukkanlı suretlerinde doğanın kendilerine verdiği rolleri oynamak için beklemektedir.

     Böylesi minimal ve az hareketli filmlerde ekranda hareket görmeye alışmış seyirciler genel olarak hayal kırıklığı yaşarlar. Doğanın içindeki saklı hareketi görmeyenlerin insanların  hareketsizliğine anlam yüklemeleri oldukça zordur. Yaşar Kemal'in söylediği bir gerçeği hatırlatmak gerek :"Ben doğayı abartmıyorum, doğa zaten abartılı." Gerçekten de doğayı, yaşamın durgunluğunu fon olarak değil ana unsur olarak kullanan filmlerin bu gerçekliği hep gözden kaçar. Ama doğanın hayatımızın içinde bütün canlılığı, hareketliliği, devinimiyle yer aldığını görmektedir mesele. 

     Yönetmenin başarısı açısından zayıf sayılabilse de geleceğe dair çok daha iyi filmler çekebileceği umudunu yaratıyor insanda. Kar beyaz görüntü kalitesi ve güzel müzikleriyle de akılda kalıcı olmayı başarıyor. 

Yorumlar

selçuk şafak dedi ki…
filmi henüz izlemedim ama merak ettim. Tebrikler.
Unknown dedi ki…
ali reza bey, yazınızı teşekkürlerimizle kar beyaz sitesinde de paylaşıyoruz...
Ali Rıza DURU dedi ki…
Teşekkür ederim selim bey,

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUVARA KARŞI, FATİH AKIN, 2005

EMEK EREZ Duvara Karşı: Kimlik, Göç ve Kadın Giriş                         Fatih Akın’ın ustalık dönemi eseri olarak tanımlanan 2004 yapımı “Duvara Karşı” filmi Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailelerin çocuklarının yaşadıkları kimlik bunalımını yansıtan bir filmdir. Yapım, daha önceki dönemlerde yapılan göçmen filmlerinin aksine “marjinal” olarak adlandırabileceğimiz karakterler üzerinden göçmen kimliğinin melezleşmesine ve yaşanan gerilimli çelişkiye işaret ediyor. Film,  Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailenin psikolojik sorunları olan kızı Sibel’in hem ailesiyle yaşadığı kuşak çatışmasından kurtulmak hem de kendi bireysel özgürlüğüne kavuşmak amacıyla, rehabilitasyon merkezinde karşılaştığı Cahit’le yaptığı kurgusal bir evlilikle başlıyor. Eşinin ölümünden sonra yaşamayı bırakmış, bütün kimliklerini ‘reddeden’ Cahit ile Sibel’in evlilik oyunu ...

Birkaç Psikodrama Filmi

http://www.e-hayalet.net/  sitesinden alıntılanmıştır. 1. Mavi Kadife Kategori:  Psikodrama Jeffrey Beaumont (Kyle MacLachlan) babasının neredeyse ölümcül bir felç geçirmesinden sonra kolejden evine döner. Hastaneden evine doğru yol aldığı sırada boş bir arazide içinde kesik bir kulak bulunan kâğıt bir çanta bulur. 10.0 ( 1 ) 2. Tiksinti Kategori:  Psikodrama Bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliğin çoğu zaman erkek düşmanlığı ve cinsiyetsizlik noktasına vardığı Carole'da ciddi iletişim sorunları mevcuttur. 10.0 ( 1 ) 3. İhtiras Tramvayı Kategori:  Psikodrama Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan film, Brando dışındaki üç oyuncuya Oscar kazandırmış, 7 dalda da bu ödüle aday olmuştu. 10.0 ( 1 ) 4. Taksi Şoförü Kategori:  Psikodrama Taksi şöförü olarak çalışmakta olan Travis yaşadığı sıkın...

YAZGI, ZEKİ DEMİRKUBUZ, 2001

EMEK EREZ Yazgı: Nihilizm ve Musa  : Yazgı, nihilizm ve de Musa, başlığımızdan da anlaşılacağı üzere yazının konusunu  ZekiDemirkubuz ’un  Yazgı  filmi ve filmin baş karakteri  Musa  (Serdar Orçin) ile ilgilidir. Genel olarak bir film eleştirisi olmasının ötesinde bu yazıda,  Musa  karakteri onun tüm ahlâk normlarını yıkan, seyircide nefretle karışık bir sempati uyandıran karakteri üzerinde bir çözümleme yapmak amaçlanmaktadır.  Musa  neyi temsil etmektedir? modern bireyin toplumsal kuralları gözetmeden var olması mümkün müdür?. Beklenmedik tavır ve davranışlar toplumca nasıl algılanır? Bu sorular çerçevesinde hiçlik duygusu, bu duyguyu hisseden bireyin toplumsallık içinde varoluş çabası yazının asıl meselesini oluşturmaktadır. Nihilizm sözcüğü kökenine bakıldığında acıyı, çatışmayı ve antagonizmayı kabul edememe halini anlatır. Acısız bir yaşam arayışı, dünyayı olduğu gibi kabul etmemekle aynı kapıya çıkar çünkü acı, ...