Mesut ONATLI
Gelecek uzun sürer: umut, zaferden daha değerlidir
Gelecek Uzun Sürer, Sonbahar
filmiyle isminden çokça söz ettiren Özcan Alper’in gösterime giren ikinci uzun
metrajlı filmi. Birkaç ay önce Metis Yayınları’ndan Bildiğin Gibi Değil isimli
bir kitap yayımlandı. Funda Danışman ve Rojin Canan Akın’ın güneydoğuda büyümüş
19 gencin 30 yıldır bölgede sürmekte olan adı konmamış savaşın onlar üzerindeki
etkisini anlattıkları kitap. Gelecek Uzun Sürer, Bildiğin Gibi Değil’in film
versiyonu bir nevi. Kitaptaki gençlerin kendi hayat anlatımları birer ağıt
adeta. Film ise ana karakterin ağıt derlemesi için gittiği güneydoğuda
bilmediğimiz daha doğrusu bildiğimiz gibi olmayan yaşanmışlıklarla yüzleşmesini
ele alıyor.
Ana karakter Sumru tez
çalışması için ağıt derlemek maksadıyla Diyarbakır’a gider. Diyarbakır öyle bir
yer ki filmde bir kadının dediği gibi “burada kime dokunsan bin ağıt
işitirsin.” Kimisi evinden alınıp kaybedilen eşi-çocuğu için, kimi
helikopterden atılan babası için, kimi yakılan evi için ve evle beraber ateşe
verilen ahırlarda diri diri yakılan hayvanlar için ağıt yakar. İnsan ölümlerine
artık alışık olduğumuz için midir yoksa insana odaklanıp birden hayvanlara
yapılanı göz ardı ettiğimizin farkına vardığımızdan mıdır hayvanların yakıldığı
ile ilgili anlatılar daha bir çarpıyor insanı. Öyle ya insan en azından
direnir, yapma der. Ya hayvan..? Kürtler arasında sık sık söylenildiği gibi
“heywanén ker u lal”dır onlar. Sağır ve dilsizdirler. Onlara eziyet edilince
bağrışırlar yalnızca. Filmde atın / atların özel bir yeri var. Dahası film
tümüyle atlar üzerinden de okunabilir. Film bir at sahnesiyle başlar. Sonra
atların vurulduğuyla ilgili bir anlatı ve en sonda yine bir at sahnesi var. “Atlar
çıldırmış gibiydi…o bağrışmaları” diye anlatılan bölümde yanan atların
bağrışmalarını duyar gibi oluyorsunuz. Ateşten can havliyle duvardan atlayarak
özgürlüğe kaçabilen bir attan bahsedilir ki filmin başında vurulan attır o.
Ateşte yanmadı diye ateş ederek vururlar o atı da. Özgür olmak isteyen her
canlının vurulduğunu resmeder o at. 17.500 kişi, kimi sokak ortasında ensesine
tek kurşun sıkılarak, kimi kaçırılıp helikopterden aşağı atılarak, kimi asit
kuyularına atılarak adına JİTEM denilen, varlığı uzun yıllar reddedilen illegal
devlet yapılanması tarafından öldürüldü. Dağlarda öldürülenleri de katınca
bölgede herkesin bir yakınını kaybettiği bir durum oluşur. Hayat bir yük olur
ve geçmişteki yaşantılar geleceği de esir alır. Acılar seslere sesler ağıtlara
dönüşür.
Ama her şeye rağmen hayat
durmaz, geleceğe yönelik umutlar bitmez. Direngenliği, ayakta durmanın
yüceliğini vurgulayan bir umut bu. Yeryüzünün Lanetlileri imzasıyla duvarlara
yazılır: “Umut, zaferden daha değerlidir.” Yeryüzünün Lanetlileri, Frantz
Fanon’un kitabının adı. O kitap ki sömürgecilere karşı sömürülenlerin manifestosu
olarak bilinir. Umut ve isyanın teorisidir aslında. Filmin son sahnesinde at
yine gözükür. Bu kez dağlara yürüyen bir at görürüz. Filmin başında vurulan
atla aynı attır. Ölümden uyanmış, özgürlüğe giden umudun simgesi olmuştur o. Sonbahar
filmine yönelik Özcan Alper’in çok umutsuz bir portre çizdiğine dair
eleştiriler vardı. Ağıt temalı Gelecek Uzun Sürer için de kısmen bu tarz
eleştiriler var. Fakat kanımca Özcan
Alper, bu filmde ağıtların altından bir umut doğurtmuş.
Filmin görüntüleri ve müzikleri
aldıkları ödülleri fazlasıyla hak edercesine mükemmel. Sonbahar filminde
Karadenizin muhteşem görüntülerinin yerini bu kez Doğunun kendine özgü muhteşem
görüntüleri almış. İzleyeni alıp başka dünyalara götüren ve onu filmde
anlatılanları sorgulamayla baş başa bırakan görüntü-müzik-felsefe üçlüsünü
birleştirmiş Özcan Alper. Bize güzel bir geleceğin bu sorgulamayla olacağını
salık verir.
Bir de eleştiri. Ermeni
meselesi evet Diyarbakır’ı ele alan bir filmde olmalıdır ama onun başlı başına
ayrı bir film olması gerektiği kanısındayım. Çünkü filmdeki anlatılar temelde
son 30 yıllık savaş tahribatıyla ilgilidir. Ermeni meselesi bu konseptin
dışarısında kalan yan bir hikaye olarak kalıyor filmde. Hem hakkettiği yeri
alamıyor hem de filmin bütünlüğüne kısmen aykırı düşüyor.
Evet, gelecek uzun sürer…üzerinde
geçmişin ağır yükü var zira. Ama o ağır yükün altında bir de umut vardır,
zaferden daha değerli. Özcan Alper, bölgede geçmişte yaşanılanları ve bugünkü
atmosferi beyaz perdeye çok iyi yansıtmış. Bildiğimiz gibi olmayan gerçeği
önümüze koymuş.
Yorumlar