HIRÇINLIK DÖNEMİ ARTİKÜLASYONLARI
İLO İLO, ANTHONY
CHEN, 2013
İlk
bakışta sadece bir çocuk ve çocuk bakıcısı arasında geçen süreci anlatacak bir
film hissi veren İlo İlo bundan çok daha fazlasını vaat ediyor. Bir süre sonra
birbirilerini severler ve çocuk sonradan bakıcısından ayrılmak istemez.
Yönetmen, çocuk ve bakıcısı arasında gelişen süreci ana gövde yaparken arka
planı çok iyi besliyor, yan hikayeler oluşturuyor, ülkenin ekonomik
süreçlerini, işsizliği ve tüm bunların mikro düzeydeki yansımasını
birleştiriyor.
Ana
temada dört ayrı karakter var ve hepsinin de ayrı hikayeleri, çıkmazları,
açmazları, kör noktaları, çatışmaları var. çocuğun hırçın davranışlarından ötürü
bir bakıcıya gereksinim duyulmasıyla başlıyor film. çocuk, ergenlik yaşına yeni
girmiş, bedenini, duygusal ve cinsel gelişimini, karşı cinsini, büyüyen cinsel
organıyla beraber bunu güçlü olma arzusuyla simgeleştiren tutumları; aileye ve
okula kısacası otoriteye karşı gelme yönelimlerinin belirginleşmesi gibi tipik
düzeyde ergenlik belirtileri gösterir. Ebeveynlerinin, ergenlik dönemi gelişim
özelliklerini iyi kavrayamamış olmaları çocuğun hırçınlığını artıran bir unsur
olarak ortaya çıkar. Ebeveynlerin çocukla olan iletişimleri de klasik
yöntemlerin ötesine gitmez. Zorunlu diyaloglar, kurallar, yaptırımlar, çocuğun
hayatını bir kalıba koyma istekleri gibi davranışlar somut olarak görünür. Bu durumun karşısında çocuk da onlardan
uzaklaşmaya, onlara karşı gelmeye ve kurallarını reddetmeye yönelmiştir.
İkinci
olarak Filipinlerden gelen çocuk bakıcısının hikayesine ve filmdeki duruşuna
bakmakta yarar var. Çalışmak için
ülkesini ve çocuğunu bırakıp gelmiş biri olarak aslında daha baştan ağır bedel
ödemeye başlamıştır. Onun hikayesi ailedeki üç kişinin hikayesinden daha farklı
bir yerde durur. Çalıştığı evde kabul görme, çocukla iletişim kurma, para
kazanma ve anavatanında kalan çocuğuna
bir an önce dönme isteği vardır. evin çocuğuyla ilişki kurabilmesi ve bunu
yaparken kendi gururunu da koruması zor görünür. Ama içinde bulunduğu koşulları
erken benimser ve hatta kısa süre sonra ek iş bularak evin dışında kendine bir
alan yaratır. Zaten 'yabancı' olmak kavramı bu açıdan incelenince çok derinlere
gidebiliyor. Evde piyango oynamayan tek kişidir aynı zamanda. Çocuğun annesiyle
aralarında gelişen rekabet duygusu usul usul işinin sona ermesine neden olur.
Oysa bütünüyle yabancı olduğu bu ülkede kendince bir hayal kurmuş ve sadece
işini yapmaya çalışmıştır.
Evin
babası ise filmin başından beri yan hikaye olarak varlığını sürdürür. İşini
kaybetmesi ve yenisi aramaya başlaması, arabasını hurdaya vermek zorunda
kalması, sigaraya tekrar başlaması, eve aldıkları bakıcının ücretini
veremeyecek hale gelmesi, en son girdiği işten de kovulmasıyla beraber
bütünüyle umutsuz bir sürece girer. Bunun sonucunda çocuğu ve eşiyle olan
iletişimleri zayıflamaya başlar. Üzerindeki baskı ve umutsuzluk arttıkça
piyangodan para çıkma umudu artar.
Anne
karakteri ise daha bütüncül bir karakterdir. Eşine oranla daha fazla sorumluluk
sahibi, işleri organize eden, çocuğuna yönelik endişeler taşıyan bir kadın
profili çizer. Çocuk bakıcısının evde uzun süre kalmasıyla birlikte bir rekabet
duygusuna kapılır. Öte yandan işten atılma kaygısı taşır ve o da tıpkı eşi ve
çocuğu gibi piyango biletleri almaya başlar. Film boyunca piyango biletleri hep
umutların azaldığı ve hatta bitme noktasına yaklaştığı zamanlarda
belirginleşmeye başlıyor.
Film
bir bütün olarak ele alındığında her biri farklı karakterlerden oluşan,
birbirine zayıf bağlarla bağlanmış, mutsuz, depresif ve iflasın eşiğindeki bir
ülkede yaşayan dört umutsuz insanın hikayesi bu. Uzak Doğunun küçük bir evinde
yaşanan bu hikaye aslında hayata dair küçük ve sade bir betimleme. Uluslararası
festivallerden de övgü alan film çıkış yolu arayan bir toplumun mikro düzeyde
hikayesi.
http://www.kuledibi.org/'de yayınlanmıştır.
http://www.kuledibi.org/'de yayınlanmıştır.
Yorumlar