Ana içeriğe atla

DÖNÜŞ:ÇOCUKLUĞUN SERT ZEMİNİNE ÇOK YÜKSEKTEN DÜŞÜŞ - Ali Rıza Duru


Andrei Zvyangintsev,2003


Babasız büyüyen çocukların hayali babalarıyla birlikte balık tutmak, seyahat etmek ve birlikte zaman geçirmektir. Amaç ilişkilerin iyileşmesi ve ayrı geçen bütün zamanların telafisini yapmaktır. Ancak çıkılan her yolculuk bu amaca hizmet etmeyebilir ve hatta aksi sonuçlar da doğurabilir. 

Babasız büyüyen çocuklarda babaya karşı içsel bir öfke, kızgınlık ve nefret duyguları da görülür. Yılların ayrılığı, babasızlığın toplumsal normları, çocuk aklıyla baba figürüne duyulan ihtiyaç, tamamlanmayan bir rol model ve içte hiç büyümeyen bir çocuksu özlemle birlikte hem öfke hem özlem duyguları öyle bir harmanlanır ki gerçek tavrı görmek zorlaşır. Dönüş filminde Ivan'ın babasına olan tutumunu da bu açıdan okumak gerekir. Abisi Andey'in babasıyla bu kadar hızlı ve kabul edici bir ilişki kurmasını anlayamayan Ivan, babasını bir yabancı olarak görür ve hatta babası olduğundan bile emin olmadığını söyler. Aslında Ivan da her çocuk gibi babasından gelecek her türlü yapıcı ve sıcak iletişime açıktır ama film boyunca sebebi bir türlü anlaşılamayan bir uzaklıkla baba sürekli yıkıcı duygular yaratır. Çocuklarını azarlar, incitir. Belki baba da kendi içinde çocuklarına nasıl davranacağını bilmiyordur. Tıpkı çocukların "baba" kelimesini öğrenmeye çalışmaları gibi, baba da çocukları olduğunu içselleştirmeye çalışıyordur ve bu çatışma aslında içsel bir çatışmadır. 

Balık tutmak ve biraz da gezmek amacıyla baba ve oğulların çıktıkları bu yolculuk bir anlamda aile erkeklerinin birbirleriyle yürüttükleri psikolojik savaşımlarının ifşası haline geliyor.  Ivan, abisinden farklı olarak her şeye kaygılı ve ölçülü bakar.  Bu da filmin giriş sahnesindeki bazı referanslarla açıklanabilir belki. Açılış sekansında yüksekçe bir yerden denize atlayan bir arkadaş grubunun sırasıyla atlama eylemleri görülür. Sıra Ivan'a geldiğinde Ivan bu yüksekliği, yüksekliğin zeminle olan uzaklığını göze alamaz ve oradan atlayamadığı için ona "ödlek" lakabı takılır. Tıpkı bu yükseklik korkusu gibi Ivan'ın içinde babasının samimiyeti konusunda da aşamadığı, bir türlü ayaklarını yerden kesip kendisini bırakamadığı, boşluğa çarpmasını engelleyen korkuları, babasının yüreğinde eriyip dağılmasına izin vermeyen endişeleri vardır. Bu yüzden "ödlektir" belki. Ama babası da hiçbir zaman onda bu cesareti uyandıracak samimiyeti göstermez. Aslında baba film boyunca her ne kadar güçlü ve cesur bir tavır sergilese de o da çocuklarına yakınlaşma konusunda tam bir "ödlektir." Aşamadığı mesafeler, çözemediği bir geçmiş, ulaşamadığı iki oğlu ve yüksekliğinden bir türlü yere çakılamadığı içsel setleri vardır. Baba ve iki oğul aslında erkeklerin dünyasındaki duygusal uzaklığın, mesafeli tutumların, ifade edilemeyen duyguların, şiddetin, yaralayıcı davranışların fotoğrafını çekerek bir aile özelinde toplumun erkek normlarını eleştirilmesini sağlıyor Filmin başında yer alan anne figürünün filmden çıkmasıyla birlikte giderek iletişimin zayıflaması, şiddetin ortaya çıkması da bu erkeklik algısına işaret ediyor. 
 



Herkes gibi Ivan, Andrey ve babaları da kendi içlerindeki yüksek deniz fenerlerinden atlamaya korkarlar, çünkü düşecekleri yerdeki sertlik belki yüreklerini kıracaktır, belki de sevgisel bir yoğunluğun derinliğinde boğulacaklardır ama bunların her ikisine de hazır olmadıkları görülüyor. babanın her iki oğluna da şiddet uygulaması sonucu çocuklar da gizlice bir bıçak temin ederek kendilerini korumayı planlarlar. Şiddetin tohumu ekildikten sonra muhtemel ki içinden çıkılması zor olacaktır. Babanın tokat, çocukların da bıçak kuşanarak saldırıya geçmeleriyle birlikte, film boyunca gizliden oluşan gerilim akacağı bir kanal bulmuş oluyor ve Ivan öldüremediği babasından koşarak kaçmayı deniyor. Bulundukları adanın en yüksek gözetleme kulesine çıkarak filmin başından beri göze alamadığı yükseklikten atlayabileceğine kendini ikna eder. Film açılışında düşeceği mesafe ölümcül değilken, öfkeyle çıktığı bu yükseklikten toprak zemine düşeceği için ölümcül bir sonuç kaçınılmazdır ama bunu göze alarak kulenin en yükseğine çıkar. Onu, aşağı indirmek için arkasından giden baba ise tutunduğu bir ağaç parçasının kırılmasıyla beraber Ivan'ın korktuğu yükseklikten düşerek ölür. Bu yükseklik öyle imgesel bir boyut ki, Ivan'ın her şeyle arasındaki uzaklığı, mesafeyi ve yabancılığı simgeliyor. Oradan atlayabilse belki de ölümcül olmayan gerçeklik duygusuyla yüzleşebilecek ve hayatına kolay devam edebilecek ama filmin başında da sonunda da bunu yapamıyor.  

Adaya gittikleri andan itibaren teknenin karadan ayrılıp kendiliğinden denize açılacağına emin olmuştum. Ama bu bir türlü gerçekleşmedi. Meğerse yönetmen bu duyguyu son sahneye hazırlık amacıyla vermiş. Babanın cesediyle birlikte karadan ayrılan tekne batmaya başlar ve daha önce hayatlarında olmayan baba, denizin dibine doğru yine bir bilinmezde kaybolup gider. Ivan ilk defa bu sahnede kendi isteği ve hissiyatıyla "baba" diye seslenir. Çünkü babası Ivan'ın yüreğindeki yükseklikten düşerek ölmüştür.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUVARA KARŞI, FATİH AKIN, 2005

EMEK EREZ Duvara Karşı: Kimlik, Göç ve Kadın Giriş                         Fatih Akın’ın ustalık dönemi eseri olarak tanımlanan 2004 yapımı “Duvara Karşı” filmi Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailelerin çocuklarının yaşadıkları kimlik bunalımını yansıtan bir filmdir. Yapım, daha önceki dönemlerde yapılan göçmen filmlerinin aksine “marjinal” olarak adlandırabileceğimiz karakterler üzerinden göçmen kimliğinin melezleşmesine ve yaşanan gerilimli çelişkiye işaret ediyor. Film,  Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailenin psikolojik sorunları olan kızı Sibel’in hem ailesiyle yaşadığı kuşak çatışmasından kurtulmak hem de kendi bireysel özgürlüğüne kavuşmak amacıyla, rehabilitasyon merkezinde karşılaştığı Cahit’le yaptığı kurgusal bir evlilikle başlıyor. Eşinin ölümünden sonra yaşamayı bırakmış, bütün kimliklerini ‘reddeden’ Cahit ile Sibel’in evlilik oyunu zaman içinde aşka dönüşüyor ve bu dönüşüm Cahit’in Sibel’i kıskanması sonucunda işlediği cinayetle daha da karışık bir

Birkaç Psikodrama Filmi

http://www.e-hayalet.net/  sitesinden alıntılanmıştır. 1. Mavi Kadife Kategori:  Psikodrama Jeffrey Beaumont (Kyle MacLachlan) babasının neredeyse ölümcül bir felç geçirmesinden sonra kolejden evine döner. Hastaneden evine doğru yol aldığı sırada boş bir arazide içinde kesik bir kulak bulunan kâğıt bir çanta bulur. 10.0 ( 1 ) 2. Tiksinti Kategori:  Psikodrama Bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliğin çoğu zaman erkek düşmanlığı ve cinsiyetsizlik noktasına vardığı Carole'da ciddi iletişim sorunları mevcuttur. 10.0 ( 1 ) 3. İhtiras Tramvayı Kategori:  Psikodrama Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan film, Brando dışındaki üç oyuncuya Oscar kazandırmış, 7 dalda da bu ödüle aday olmuştu. 10.0 ( 1 ) 4. Taksi Şoförü Kategori:  Psikodrama Taksi şöförü olarak çalışmakta olan Travis yaşadığı sıkıntılardan iyice bunalmış ve

Sinema Filmlerinden Psikolojik Fayda Sağlayabilmek, Faruk Gençöz

Sinema Filmlerinden Faydalanma Seviyesini Nasıl Ölçeriz? E ğitim seviyesi bakımından Avrupa ülkelerine kıyasla daha geride kalmış Türkiye’mizin kişi başına düşen sinema salonu ve seyirci istatistiklerine baktığımızda tahmin edilebileceği gibi bu alanda da Avrupa ülkelerini daha geriden takip ettiğimizi görürüz. Ancak son yıllara ait seyirci istatistikleri, Avrupa ülkelerinde 2005-2006 yılları arası sinema seyircisi sayısında ortalama % 4’lük bir artışı gösterirken Türkiye’de aynı dönemde seyirci sayısındaki artış %28 olmuştur. Son 10 yıldır Türk sinemasında dikkat çeken başarılı yapıtların sayısındaki artışı da dikkate aldığımızda ülkemizdeki sinema sektörünün canlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk ve dünya sinemasında aranılan filmlerin her türlü formatının çevremizden rahatlıkla elde edebilmemiz, televizyon kanalları arasında sinema filmlerinin gösterilmesi açısından yaşanan rekabet, sadece sinema filmlerine ayrılmış kanalları sunan şirketlerin ortaya çıkışı