Sinema Filmlerinden Faydalanma Seviyesini Nasıl Ölçeriz?
Eğitim seviyesi bakımından Avrupa ülkelerine kıyasla daha geride kalmış
Türkiye’mizin kişi başına düşen sinema salonu ve seyirci istatistiklerine
baktığımızda tahmin edilebileceği gibi bu alanda da Avrupa ülkelerini daha
geriden takip ettiğimizi görürüz. Ancak son yıllara ait seyirci istatistikleri,
Avrupa ülkelerinde 2005-2006 yılları arası sinema seyircisi sayısında ortalama
% 4’lük bir artışı gösterirken Türkiye’de aynı dönemde seyirci sayısındaki
artış %28 olmuştur. Son 10 yıldır Türk sinemasında dikkat çeken başarılı yapıtların
sayısındaki artışı da dikkate aldığımızda ülkemizdeki sinema sektörünün
canlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk ve dünya sinemasında aranılan
filmlerin her türlü formatının çevremizden rahatlıkla elde edebilmemiz,
televizyon kanalları arasında sinema filmlerinin gösterilmesi açısından yaşanan
rekabet, sadece sinema filmlerine ayrılmış kanalları sunan şirketlerin ortaya
çıkışı, modernize edilmiş sinema salonlarının artması, internet yoluyla filmler
hakkında her türlü bilginin ve yorumun kolayca paylaşılabilir hale gelmesi,
sinema ile ilgili dergi ve kitapların artması, sinema ile ilgili konuların eskiye
kıyasla hayatımızda daha çok yer işgal ettiklerinin somut göstergeleridir. Anket
sorularından 1, 2, 3 ve 4. maddeler, sinemaya ayırdığımız vakti ve maddi
imkânlarımızın ölçümü için sorulmuştur. Bu soruların sadece son bir haftayı
sorgulamasının sebebi, hatırlamanızı kolaylaştırmak ve böylece daha doğru
olabilecek aylık, yıllık hesaplamalar yapmayı sağlamaktır. Ancak yaşadığınız
son hafta, her zamanki haftalarınızdan biri değilse, son hafta üzerinden
yapılacak genellemeler doğru sonuçlar vermeyebilir. Şimdi, son bir haftada
sinema için yaptığınız harcamalardan sinemanın sizin hayatınızda nasıl bir
değer taşıdığını bulmaya çalışalım. Sinemaya ayırdığınız vakit ve bütçeyi
hesapladığınız şekilde, son hafta içinde sizin için en önemli olan konuya ne
kadar bütçe ve vakit ayırdığınızı hesap ediniz. Daha sonra hayatınızda en değer
verdiğiniz konuda harcadığınız zaman ve para ile sinema için harcadığınız zaman
ve parayı yan yana yazarak bir karşılaştırma yapınız. Karşılaştırmanın doğru sonuçlar vermeyeceği durumlar elbette olacaktır. Daha önce
belirttiğimiz gibi son bir haftanız tipik haftalarınızdan değilse; bir hafta sinemaya
gitmek diğer hafta değer verdiğiniz diğer konuya yüklenmek gibi bir plan takip
ediyorsanız; en değer verdiğiniz konu, para harcatan değil de para kazandıran
bir konu ise bu karşılaştırma işe yaramayabilir. Bu gibi durumlarda soruları
son bir ayı ve sadece ayırdığınız vakti düşünerek cevaplamanız sorunları pratik
olarak çözer ancak bu defa da hatırlamanız daha güç olacağından tahmin yapma
eğilimine girebilirsiniz. Karşılaştırmada bir sorun yok diyelim ve yolumuza devam
edelim. Kimisi için sinemanın, en değer verdiği konu karşısında hiç bir değeri
yoktur (1. grup). Buna tam zıt olarak kimisi için de sinema, en değer verilen
konudan daha değerli gözükebilir veya 2 alan birbirlerine neredeyse eşittir (2.
grup). Beklenebileceği gibi kimilerinin de en değer verdikleri konuya
ayırdıkları zaman veya bütçe, sinemaya ayrılandan mantıklı bir oran dahilinde daha
fazladır (3. grup). Siz hangi gruba dahilsiniz? Bu aşamada herhangi bir grupta
olmanız fazla bir anlam teşkil etmeyecek. Anlam bulabilmek için şimdi 4. Soruya
odaklanalım. Bu soru harcadığınız vakit veya paranın karşılığının sosyal
hayatınızda ne kadar yer bulduğunu test etmek için sorulmuştur. Normal
şartlarda ilk üç sorudan elde edilen verilerle 4. soruya verilen cevabın
birbirlerine paralel gitmesini beklemeliyiz. Bir başka deyişle, sinemaya harcadığımız
vakit veya para oranında sinema sohbeti yapmamız beklenmelidir. Diyelim ki ayda
10 saatinizi filmlere harcıyorsunuz. 4. soruya cevabınız ayda 10 dakika ise
arada önemli bir orantısızlık olduğu dikkat çeker. Sinemayla ilgili olduğunuz
halde sosyallikleriniz sırasında sohbetinizde sinemanın fazla bir yeri
olmuyorsa bunun sebebi üzerinde durmalısınız. Diğer taraftan sinema, hayatınızda
ne salonda ne de sohbetlerinizde yer alıyorsa bu eksikliğe sizi iten faktörler
üzerinde düşünmelisiniz. Normal şartlar altında insanların önem verdikleri konulara
zaman ayırdıklarını ve bu konuları çevreleri ile paylaşma eğiliminde
olduklarını düşünürsek bu eğilimden sapmaların sebeplerinin araştırılması
kişisel gelişim için oldukça önemli bir konudur.
Anketteki 5, 6, 7 ve 8. sorular sinema karşısında ne kadar
kaliteli vakit geçirdiğinizi ölçmeye çalışmaktadır. “Hiçbir zaman” seçeneğine
“0”, “Her zaman” seçeneğine “3” puan verirseniz, bu sorulardan ne kadar yüksek
puan alıyorsanız o oranda vaktinizi iyi kullanıyor olmalısınız. Bir
araştırmada, sorulara cevap veren 827 Amerikan psikoloğunun %67’sinin
uyguladıkları psikoterapi seanslarında elde edilen psikolojik faydanın
arttırılabilmesi için sinema filmlerini kullandıkları tespit edilmiştir. Sinema
filmleri psikolojik açıdan gerçekten önemli bir destek kaynağı görevi
görebilirler. Ancak bu faydanın oluşabilmesi için seyircinin faydanın varlığı hakkında
bilinçlendirilmesi, doğru filmlerin seçimi ve filmin ardından uygun tartışma
ortamının yaratılması gerekmektedir. Seyredilen filmlerin nitelikli bir şekilde
tartışılması gerektiği 4. soruda, bu tartışmalara ne kadar vakit ayırdığınıza bakılarak
ölçülmeye çalışılmıştır. Film seyrederek kendinize sağladığınız faydaları
arttırabilmek ve etrafınıza da yayabilmek için filmler hakkında açılan
sohbetler sosyal çevrenizdeki durumunuza da bir destek sağlayabilir. Bu nedenle
son soruda sohbete dahil ettiğiniz filmlerin sosyalliğimize olan etkisi
sorulmuştur.
Buraya kadar sinema filmlerinden psikolojik fayda sağlama
seviyemizi nasıl değerlendirebileceğimiz üzerinde durmuş olduk. Yazımızın
bundan sonraki bölümünde ise somut faydalar üzerinde durmakta yarar olabilir.
Sinema
Filmlerinin Sağlayabileceği Psikolojik Faydalar Nelerdir?
Bu soruya ilk önce mevcut durumda, sinema filmlerinin seyircilere
neler sağlayabildiğini tahmin ederek başlayalım. Tahminimizi seyirci
istatistiklerine dayandırarak sağlamlaştırabiliriz. Önce, kimlerin ne zaman
sinemaya gittiklerine bakalım. Türkiye istatistikleri sinemaya bilet alan
kişilerin yaklaşık % 40’ının 18-24 yaşları arasında olduğunu göstermekte.
Sinemaya en az gidilen dönem ise yaz dönemi olmakta. Bu iki veri bizlere genç
kesimin okulların kapalı olduğu ve eğlence zamanının daha bol olduğu bir
dönemde sinemaya daha az gittiğini, okul ve diğer uğraşların daha yoğunlaştığı
dönemlerde ise sinemadan daha sık faydalandığını göstermekte. Bu durumun ortaya
çıkmasında birçok faktör etkili oluyor olabilir. Önemli faktörlerden biri
olarak sinemanın dikkat dağıtmak için kullanıldığını düşünmeliyiz. İnsanların
stresle karşılaştığı durumlarda ağır duygusal yükü biraz olsun hafifletmek için
duygularını olumlu yönlerde değiştirebilen stratejiler denediklerini biliyoruz.
Yaygın stratejiler içinde sigara içmek,
alkol almak veya yemek yemek bulunmaktadır ve bu yöntemler kısa vadede duygu
değişimi yaşatsa da aslında uzun vadede daha fazla sorunla karşılaşmamızı
getirmektedirler. Diğer taraftan, kitap okumak ve müzik dinlemek gibi
yöntemlerin normal şartlarda olumsuz yan etkileri bulunmaz. Benzer şekilde, sinema
seyretmek de stres altında birçok insanın duygularını hızlı bir şekilde
değiştirebildiğinden oldukça etkili bir araç olabilir. Peki, sinemanın stres
altında dikkat dağıtmaktan öte bir faydası olabilir mi? Bu soruya cevap kesinlikle,
evet!
Sinemanın psikolojik faydaları 100 birim ise aslında dikkat
dağıtma fonksiyonunun bu 100 birim içinde sadece 25-30 birimlik bir kısma denk
düşebileceğini söyleyebiliriz. Bu düşünceden hareketle sinema filmlerini sadece
dikkat dağıtma amacıyla seyredenlerin zamanlarının % 70-75’lik bölümünü iyi
kullanamadıklarını söyleyebiliriz. İnternet üzerinde Türkiyenin en popüler olan
sinema portallarının forum ortamlarında, filmler hakkında seyircilerin yaptığı
yorumlar gözden geçirildiğinde oldukça sığ değerlendirmeler göze çarpmakta. Bu
değerlendirmeler çoğu zaman filmin iyi veya kötü olduğu ile sınırlı kalmakta, filmdeki
hangi özelliklerin iyi veya kötü yargısını getirdiği üzerinde durulmamaktadır.
Filmleri kritik etmekteki bu sığ yaklaşım, filmlerin sadece dikkat dağıtma için
seyredildiğinin bir başka göstergesidir. O halde kritiklerde eksik kalan
noktalar, geriye kalan 70 birimlik fayda diliminden nasıl
yararlanılabileceğinin de bir ipucu olabilir. Aslında bu noktada Türk sinema
seyircilerine hiç haksızlık etmeyelim. Kritiklerde fark edilen sığlık, internetin
en popüler İngilizce sitelerinde de çok farklı olmadığı gibi, Türkiye’deki
istatistikler sinemanın bir sezon eğlencesi olmaktan çıkma eğiliminde olduğunu,
sinema üzerine yazılan dergi ve kitapların çoğaldığını göstermektedir. Her
geçen gün daha çok insanımız her dönem sinemaya gitmekte, daha çok dergi ve
kitap okumakta ve internet üzerinde filmler hakkında düşünce ve duygu
paylaşımını arttırmaktadır. Anketin 4. ve 9. Sorularında yer verilen sosyallik
boyutuna akseden etkiler arttıkça sinemadan elde edilecek faydalarda da büyük
bir sıçrama gerçekleşebilir. Peki, dikkat dağıtmanın ötesinde hedeflenebilecek
faydalar neler olabilir?
Türk sinema seyircilerine sinemaya gitmeyi arttıracak unsurlar
sorulduğunda ilk üç sırada sevilen oyuncuların oynadığı filmlerin oynatılması
(%63), bilet fiyatlarının düşük olması (%46) ve sevilen yönetmenlerin
filmlerinin oynatılması (%33) yer almaktadır. Bu konuda belirilen en önemli
faktörün açık ara sevilen oyuncular olması, sinemanın dikkat dağıtma fonksiyonu
ile paralel gitmektedir. Seyircilerin seyredilen filmden tatmin olmalarını sağlayan
önemli faktörlerin başında filmde özdeşleşme sağlayan bir karakterin
bulunmasıdır. Seyircinin geçmiş bir filmde özdeşleşme sağlayabildiği karakteri
canlandıran oyuncu, diğer bir filmde ve benzer bir rolde kolayca özdeşleme
sağlayacaktır. Dolayısıyla ilk filminde örneğin Cüneyt Arkın rolünü beğenen bir
seyircinin, bulduğu tatmini ikinci filmde sürdürmesinin en kolay yöntemi gene
Cüneyt Arkın filmine gitmek olacaktır. Bu nedenle daha çok dikkat dağıtmak
üzere seçilen filmlerde, bizi filmdeki duygulara en çabuk bağlayacak ve
istediğimize bir an önce ulaşmamızı sağlayacak faktörden hareket etmek seyirci
için en önemli tercih sebebi olmaktadır. Bununla birlikte seyirci, dikkat
dağıtmanın ötesinde bir tecrübe elde etmek istiyorsa değişikliklerin
yaratabileceği risklere, yeni duygulara ve yeni düşünce biçimlerine adapte
olmaya hazır olmalıdır. İşte sinemanın insana sunabileceği en geniş ufuklar bu
noktada başlar.
Biz de, bu noktada daha somut öneriler vermek üzere, son
yıllarda seyretme imkânı bulabildiğimiz Türk filmlerinden bir örneklerle devam
edip bir dönem filmi olan Hacivat
Karagöz Neden Öldürüldü? (2005) üzerinde duralım.
Filmde kullanılan kostümler, dekor, müzik ve dijital görüntü efektleri bizi 14.
yüzyılda Bursa’da Orhan Gazi dönemine sürükler. Halkın dikkatini çeken ve
güldüren Hacivat ve Karagöz’ün diyalogları gerçeklerle ve yönetimin
eleştirileri ile doludur. Bursa’ya beraberinde rüşvet kavramını da getiren Kadı
Pervane, Hacivat ve Karagöz’ün siyaset, tarikat, şeriat, ticaret ve bürokratlar
hakkında haklı eleştirilerini susturabilmek için öldürülmelerine sebep olur.
Film, seyirci üzerinde dikkat dağıtmaktan öte, dikkati, önlenemeyecek bir sonu
hazırlayan sebepler üzerinde yaymakta ve yoğunlaştırmaktadır. Dikkat dağıtma
boyutunda Hacivat ve Karagöz’ün diyaloglarına güler, Karagöz ve Ayşe Hatun
arasındaki ilişkide duygulanır ve sonunda Hacivat ve Karagöz’ün ölümüne
üzülürüz. Seyirciyi kolaylıkla değişik duygulara sürükleyen filmin bu
duyguların hissedilmesine neden olan olayları çok açık ve zengin bir şekilde
ortaya koyabildiğini de görürüz. Doğruları dile getirenler, rüşvet veren ve
alan yöneticiler tarafından kurnazca bir planla alt edilmiş olurlar. Dikkatli
seyirciler filmin sonunda iyi karakterlerin başına gelen üzüntü veren sondan
kaçınmak için öncesinde nelerden kaçınılması gerektiğini de anlarlar. Bu yapısı ile film, günümüz için oldukça önemli mesajları tarihi
bir perspektif içerisinde ve genel kültürü arttırıcı bir zenginlikle
sunabilmektedir. Herhalde hiç kimse bu filmde kendini Kadı Pervane ile
özdeşleştirmez. Seyirci kendini iyi karakterlerle özdeşleştirse bile iyi
karakterlerin neden öldürülebildikleri konusunda da bir aydınlanma yaşamaya
ihtiyaç vardır. Filmde ele alındığı kadarı ile Kadı Pervane kurnazlığı nedeni
ile bir beyliğin yok olmasına, dinin maddi çıkarlar için alet edilmesine,
kadınların toplumdaki statülerinin düşürülmesine ve 2 insanın ölümüne neden
olmuştur. Bu olumsuz olayların merkezinde kendi bulunuyor gibi gözükse de
aslında ortaya çıkan kötülüklerin merkezinde etrafındaki iyi insanların zafiyeti
bulunmaktadır. Kadı, çevresindekilerin zafiyetinden faydalanarak kendi
amaçlarına rahatlıkla ulaşabilmektedir. Kendisini iyi karakterlerle
özdeşleştiren seyirci, iyi karakterlerdeki bu zaafiyeti hissetmeli ve kendisini
geliştirmek için de çıkarımlar da bulunmalıdır. Kadı gibi birisi ile mücadele
edebilmek için ne tür becerilere ihtiyaç olabilir? Kısaca bahsetmek gerekirse
bu film son zamanların kişisel gelişim alanında popüler kavramlarından olan “Duygusal Zekâ”nın
tartışılması açısından oldukça zengin örneklerle donatılmıştır. Kabul etmek
gerek ki, Kadı Pervane, Ayşe Hatun dışındaki tüm iyi karakterlerden daha
kuvvetli bir duygusal zekâya sahiptir. Diğerlerinin duygularını nasıl
değiştirebileceği konusunda eğitimlidir ve başarılıdır. Bazen rüşvet, bazen dini
konuları kullanarak karşısındakini ikna edebilmektedir. Bu mekanizmanın
detaylarına girerek kendi amaçlarımıza ulaşabilmek için karşıdakilere neler
sunmamız gerektiği tartışılabilir. Bu tartışma sonunda amaç, insanlara rüşvet
vererek değil onlara da faydası dokunabilecek ortak değerler sunarak kendi amaçlarımız
yolunda ilerleyebilmenin yollarını keşfetmek olmalıdır. Bu şekilde kişisel
gelişim için önemli bir konu, olumsuz bir örnekten yola çıkılarak olumlu bir yönde
ele alınmış olur. Bu olumsuz örneğin üzerinde düşünülebilecek ve olumlu
mesajlar çıkarabilecek bir seyirci, özdeşleşmeye takılmayan, esnek ve olayları
sığ bir şekilde değil arkalarındaki mekanizmaları inceleme odaklı olmalıdır. Bu
şekilde filmin tamamına hakim olabilmek ve dolayısıyla 100 birim faydayı da
kullanmak mümkün hale gelebilir. Unutmayalım ki iyi ve kötü biz insanlar için
daima göreceli kavramlardır. Bir filmde öne çıktığını düşündüğümüz iyi
karakterler kötü karakterler arkada kaldığında öne çıkmış olabilirler.
Başkaları ile yaptığımız film sohbetlerinde hikâyedeki iyi veya kötü olanları sadece tarif
etmenin ötesinde, öne çıkmanın veya geride kalmanın arkasındaki mekanizmayı
konuşabilmek filmin bütününe ait bir değerlendirme yapmayı da getirecektir.
Bu tür egzersizleri yüz yüze ve eğlendiğimiz bir topluluk içerisinde
yapmamız çok etkili ve faydalı olacaktır. Yüz yüze iletişimin bir alternatifi
olamaz ancak internet üzerinde açılan sinema forumları da yazıya dayalı
olduğundan oldukça öğretici olabilirler. Sinema filmlerinden psikolojik fayda
sağlamak konusunda www.psinema.org adresindeki forum ortamını,
psikolojik yorumlar yapabilmek için William Indick’in Türkçeye çevrilen Senaryo Yazarları için Psikoloji kitabını (Indick, 2004) ve sinema filmleri üzerine yapılan
psikolojik yorum örnekleri ile birlikte sinematerapi hakkında Psinema: Psikolojik Bozukluklar ve Sinematerapi (Gençöz, 2007) kitabını önerebiliriz.
DOC. DR.
FARUK GENCOZ
ORTA DOĞU
TEKNİK UNİVERSİTESİ
PSİKOLOJİ
BOLUMU
Yorumlar